Adalet Bakanı Tunç, Başkent Kulisi’nde

İlk kez 2006 yılında izleyiciyle buluşan Başkent Kulisi, 18. sezonunun kapılarını bugün açtı. Kanal7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet’in sunduğu programda yeni sezonun ilk konuğu Adalet Bakanı Yılmaz Tunç. Tunç’un gündemdeki konulara ilişkin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: 

MERHUM ADNAN MENDERES’İN İDAMININ YIL DÖNÜMÜ

Demokrasiye kara leke olarak tarihe geçen 27 Mayıs sonrası bu ülkenin seçtiği başbakanlar, bakanlar haksız-hukuksuz yargılanmalar sonucu idam edildiler. Bir kez daha rahmetle anıyoruz. Darbecileri lanetlerken darbe mağdurlarını da rahmetle anıyoruz.

27 Mayıs darbesi sonrasında muhtıralar, 12 Eylül darbesi, 28 Şubat ve 367 bildirisi, 17-25 Aralık yargı darbesi girişimi, 15 Temmuz darbe girişimi… Bunların hepsi demokrasimize yönelik saldırılar, milli irade hırsızlarının işlediği suçlar. 

27 Mayıs’tan sonraki yargılamalar her darbeden sonra olduğu gibi haksız ve hukuksuz. Düzmece bir mahkeme, düzmece deliller; o gün yaşayanlar hatırlar, Sayın Menderes ve bakanlarına haksız, delilsiz suçlamalarla bir yargılama süreci oldu. Savunmalar sırasında Mahkeme Başkanı’nın ‘Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor’ konuşması hukuk tarihimize kara bir leke olarak geçti.” 

“Davalar bittikten sonra görev alan yargıçlar ödüllendirildi. O yargıçlar arasından Anayasa Mahkemesi başkanları çıktı, Yargıtay üyeleri çıktı. En son 12 Eylül darbesi sonrasında biri Adalet Bakanı oldu. 90’lı yıllarda da Anayasa Mahkemesi’ne seçilen üye var. O vesayet anlayışının 90’lara kadar devam ettiği görülüyor. Sonra 28 Şubat. AK Parti kurulduktan sonraki süreçte de hemen kapatma davasıyla karşı karşıya kaldı. Yine onların devamı olan yargı anlayışıydı. 14 aylık partinin suçu, kurucu üyelerin arasındaki başörtülü üyelerdi. 312 mahkumiyeti, 2008’de bir daha kapatma davası… 2008’de Meclis’te başörtüsüne anayasal güvence sağlayan Anayasa değişikliğini; sadece şekil bakımından incelenmesine rağmen Anayasa Mahkemesi iptal etti. Sonrasında yine 17-25 Aralık aynı vesayetçi anlayışın uzantıları. Tüm bu süreçler hukuk tarihimize kara bir leke olarak geçti.

(Muhalefetin yargı vesayet altında eleştirisi) Adnan Menderes’in döneminin ardından tekrar istikrarsızlık döneme geçildi. 1,5 yılda bir hükümet değişti. 66’ncı hükümetteyiz şu an. Dolayısıyla istikrarsızlık ortama siyasi, ekonomik krizlere, anarşiye neden oldu. Tüm bu olumsuz tablo vesayetçi anlayışın yeşermesine, siyaset kurumunun zayıflamasına neden oldu. Vesayet anlayışı da her 10 yılda bir darbeye, muhtıraya yol açtı.

2017 Anayasa değişikliği sonrasında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle beraber, yürütmenin doğrudan millet tarafından belirlendiği, yargının bağımsız ve tarafsız olduğu, yasamanın kanun yapma yetkisini eline aldığı, kuvvetler ayrılığının uygulandığı bir yönetim anlayışı oluştu.

Onlar istiyor ki eski sistem olsun. Özellikle Meclis’in seçime katkısı olmasın. Milletin seçtiği Cumhurbaşkanının Hakimler Savcılar Kurulu’nun üzerinde etkisi olmasın. Onlar Yargıtay üyelerini, Yargıtay üyeleri de onları seçsin. Al gülüm ver gülüm. Eski sistemi isteyenler vesayet anlayışını özleyenler.

Cumhurbaşkanı tüm üyeleri seçiyor deniyor. Öyle bir şey yok. 12 tane HSK üyesi var. Onların özlediği yargı sistemi, siyaset kurumu bunun içine dahil olmasın, milli iradenin teceligahı buradan soyutlansın. Eskisi gibi al gülüm ver gülüm… Vesayetçi anlayışın özlemi bu. Anayasamızdaki askeri yargının ortadan kaldırılması, darbecilerin yargılanamamasına yönelik hükmün ortadan kaldırılması… Sıkı yönetim vardı Anayasamızda. Tüm bunlar kaldırıldı.

YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI

Anayasa’da gerçekleştirdiğimiz reformlar, Anayasamızın darbeci ruhunu ortadan kaldırmaya yetmedi. Çünkü maddelerdeki yeknesaklık bozuldu. Sayın Cumhurbaşkanımız da Anayasa sempozyumunda bunu ‘yamalı bohça’ diye ifade etti. 

Demokratik ve sivil bir Anayasa yapmanın en önemli gerekçesi, bu Anayasa’nın yapılış süreci. Anayasa’nın yapılış süreci ve yapanlar meşru değil. Darbeciler ve darbecilerin oluşturduğu komisyonun yazdığı metin. Seçilmişlerin yaptığı bir Anayasa değil. Dolayısıyla bir darbe Anayasası. Milletimiz darbe Anayasasıyla Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına girmemeli. Türkiye Yüzyılı, adaletin de yüzyılı olsun.

Cumhur İttifakı’nın bir hazırlığı olacak. Sayın Cumhurbaşkanımız bunu ifade etti. Adalet Bakanlığı olarak daha öncesinde de bizim bu konuda hazırlıklarımız, taslak çalışmalarımız olmuştu. Tüm bunlar tekrar bir araya getirilip, tekrar değerlendirilecek. MHP’nin de kamuoyuyla paylaştığı 100 maddelik bir önerisi vardı. Tüm bunlar tartışılacak. Tabii, muhalefete gidilecek. Uzlaşmaya yönelik tutumları görülecek. Daha önce komisyonların belli bir noktaya getirdiği durumlar var ama maalesef bazı maddelerde tıkanma oldu ve başarıya ulaşamadı; komisyonlar dağıldı. Partiler arasındaki görüşmeler neticesinde bunun usulü, şekli ortaya çıkacaktır. Partiler uzlaşmaya yanaşırsa elbette bir komisyon kurulup ilerleme görülebilir. Uzlaşmaya yanaşmayan partiler olursa da milletimiz bunu görür. Biz de kendi önerimizi milletimizle paylaşırız, TBMM’nin huzuruna getiririz dedi Sayın Cumhurbaşkanımız. Burada temennimiz tüm siyasi partilerin duyarlı davranması ve inşallah yeni dönemde Parlamento bu başarıyı göstersin ve tarihe geçsin.

KİRA ANLAŞMAZLIKLARINDA ARA BULUCU DÖNEMİ

Ara buluculuk, sistemimize 2013 yılında girdi. 2018’e kadar ihtiyari devam etti, 2018’de bazı davalarda zorunlu hale getirildi. 4 milyonu aşkın dosya ara bulucuya ulaştı. Bu dosyaların 3 milyona aşkını anlaşmayla sonuçlandı. Zorunlu ara buluculukta anlaşma yüzde 49. Yani yarısı mahkemeye gitmiyor. 

Şu ana kadar 12 bin kişi ara bulucuya geldi. Bir memnuniyet söz konusu. İlk aldığımız izlenimler böyle. İnşallah yüzde 49’luk başarı burada da gerçekleşirse kiracı-ev sahibi arasındaki anlaşmazlıkları dostane şekilde çözebilirsek kar.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

xxx