Siyasetin en çok kullanılan tanımlarından biri “uzlaşma sanatı”dır. Hollanda Başbakanı Mark Rutte 13 yıl süresince tüm skandallara ve krizlere rağmen bir şekilde iktidarda kalmayı başarabilmiş, uzun süre sert esen sağcı popülizm rüzgarlarını dizginleyebilmiştir. Geçtiğimiz sene partisinin liderliğini Dilan Yeşilgöz’e bırakan Rutte, siyasetten çekileceğini açıklamıştı. Rutte artık kurtulması imkansız denilen skandallardan her seferinde bir şekilde sıyrıldığı için kendisine “Houdini” lakabı takılmıştır. Rutte için daha yolun sonu değil zira artık sihirbazlığını NATO’da gösterecek. Jens Stoltenberg’den boşalacak NATO Genel Sekreterliği pozisyonuna Rutte’nin getirilmesi hususunda tüm ittifak üyeleri anlaştılar.
Lahey doğumlu politikacıya takılan diğer lakaplar “Mr. Normal” ve “Teflon Mark”. Hollanda’nın en uzun görev yapan başbakanı sihirli bir şekilde karşıt tarafları anlaştırabilmiş, uzlaşı sağlamalarına önayak olabilmişti. “Mr. Normal” yükselen aşırıcılığa karşı ılımlı ve esnek anlayışı temsil etti.
Yere kahve döktüğünde eline paspas alıp temizleyen, işe bisikletiyle gidip gelen bu normal adam geçen sene siyaseti bırakıp öğretmen olarak yaşantısına devam etmek istediğini söylemiş, bu herkes tarafından çok normal karşılanmıştı. Fakat tabii Süleyman Demirel’in dediği gibi siyasetin tek kapısı vardır.
Her zaman uzlaşma sağlayabilen bir liderin ilkeli bir siyaset izlemediği, kırmızı çizgileri olmadığı ileri sürülebilir. Rutte siyasi kariyeri boyunca kurnazlığını ve keskin manevra kabiliyetini kullanarak dört kez başbakanlık koltuğuna gelebildi. Atlattığı badirelerin en büyüğü 2021 yılındaki çocuklu ailelere sosyal yardımın kesilmesi skandalıydı. On binlerce ebeveyn haksız yere suçlanmış, yardımı kesen vergi kurumları etnik ayrımcılık yaptıkları yönünde sertçe eleştirilmişti. İstifa eden başbakan bir sonraki seçimlerde yeniden iktidar olabilmeyi başarabilmişti.
Kriz yönetimi
İşte Rutte’nin tam da bu kriz yönetimindeki yeteneği, NATO Genel Sektreterliği için onu öne çıkardı. Kendi ülkesinde aşırı sağın ve popülizmin yükselişini uzun süre dengede tutabilen bu kıvrak politikacının mevcut konjonktürde ittifakı bir arada tutabilecek yegâne liderlerden biri olduğu söyleniyor. Hollanda başbakanı olarak Trump ile geçmişte müzakere edebilen Rutte’nin, Trump’ın olası ikinci döneminde Amerikalı liderle de iyi anlaşabileceği öngörülüyor.
Rutte’nin yeni görevi, NATO’nun kuruluşunun 75. Yıldönümü’nün kutlanacağı 9 Temmuz’da ABD’de düzenlenecek zirvede açıklanacak. Genel Sekreterliğe giden yolda önündeki en büyük engel olan Macaristan başbakanı Viktor Orban’ı ikna etmesi kolay olmasa da Orban’ı ikna edecek biri varsa onun da Rutte olduğu bir gerçek.
Türkiye’nin beklentileri
Geçtiğimiz Nisan ayında Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen Hollandalı lider, Türkiye’nin de desteğini almıştı. Namına yakışır olarak Rutte Türkiye ile Hollanda arasında geçmişte yaşanan diplomatik krizlere rağmen Erdoğan ile arasını iyi tutmayı başarabildi. Türkiye’nin Rutte’den en büyük beklentisi terörle mücadele konusunda NATO’nun samimi davranması ve elle tutulur bir destek vermesidir.
Bir diğer önemli konu ise Türkiye’ye halen uygulanan savunma yaptırımlarının kaldırılmasıdır; S-400’lerin alınması ve 2019’daki Barış Pınarı Harekatı nedeniyle Ankara’ya uygulanan silah satışı kısıtlamaları Ukrayna savaşı sonrası yumuşatılsa da, Türkiye artık aynı askeri ittifak içinde yer aldığı müttefiklerinin bu ayıptan vazgeçmesini istiyor.
2018’deki bir NATO toplantısında Trump diğer ülkeler savunma bütçelerini arttırmadıkları takdirde ABD’nin kendi yolunu çizeceğini söyler. Macron ve Merkel Trump’a dertlerini anlatmaya çalışırlar fakat ortam buz kesiyordur. Araya Rutte girer ve sonuç olarak çıkışta Trump basına şu demeci verir: “muazzam ilerleme sağladığımız muhteşem iki gün geçirdik”… Rutte’ye takılan pek çok lakap var ancak bir de Türkçesi olsun dersek sanırım en uygunu “Hallederiz abi” Rutte olacaktır.